Mevcut popülasyonun yaşlanması, sedanter yaşam tarzı ve obezitenin yaygınlaşmasının dünyada hipertansiyon sıklığının daha da artmasına nedene olacağının altını çizen Dr. Ebren, hipertansiyonun ‘sessiz katil’ olarak ifade edildiğini hatırlatarak konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
“HİPERTANSİYONA BAĞLI KOMPLİKASYONLAR HER YIL 9.4 MİLYON KİŞİNİN YAŞAMINA MAL OLUYOR”
Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Kardiyoloji uzmanı Dr. Cansu Ebren’in verdiği bilgiye göre, 18 yaşından büyük kişilerde muayene sırasında hekim tarafından yapılan tansiyon ölçümünde halk arasında büyük tansiyon olarak bilinen sistolik kan basıncının 140 mmHg ve/veya küçük tansiyon olarak bilinen diyastolik kan basıncının 90 mmHg bulunması yüksek kan basıncı olarak tanımlanıyor.
Hipertansiyonun “sessiz katil” olarak ifade edildiğini hatırlatan Dr. Cansu Ebren, “Hastalık hiçbir semptom vermeden başlayabildiği için tedavisiz kalıyor. Bu durumda başta damar yatağı, kalp, böbrek, göz ve beyne zarar veriyor” diye konuştu.
Hipertansiyon komplikasyonlarının dünyada her yıl 9,4 milyon kişinin yaşamına mal olduğuna dikkat çeken Dr. Ebren, bununla birlikte kalp hastalıklarına bağlı yaşam kayıplarının yüzde 45’inden, inmeye bağlı yaşam kayıplarının ise yüzde 51’inden hipertansiyonun sorumlu olduğunu ifade etti. Ayrıca kalp ve damar hastalıkları, inme, kronik böbrek yetmezliği ve atriyal fibrilasyon gelişimi için en önemli risk faktörlerinden birinin de yine hipertansiyon olduğunu söyledi.
HİPERTANSİYON SIKLIĞININ ARTACAĞI ÖNGÖRÜLÜYOR
Dr. Ebren’in verdiği bilgiye göre, hipertansiyon yetişkin hasta popülasyonunda en sık konulan tanılardan biri olmakla birlikte reçeteli ilaç kullanımının da önde gelen sebepleri arasında yer alıyor. İstatistiklere göre erişkinde hipertansiyon prevalansının ortalama yüzde 30-45 arasında bildirildiğini ve bu prevelansın da yaşla birlikte arttığını söyleyen Dr. Ebren, “60 yaş üzerindeki bireylerde bu rakam yüzde 60’ın üzerine çıkmaktadır. 50 yaş altındaki kadınlarda daha az görülmesine karşın, menopoz sonrasında kadınlarda hipertansiyon görülme sıklığı hızlı bir şekilde artmakta ve erkekleri geçmektedir. 78 yaşında ise genel popülasyonun yüzde 90’ında hipertansiyon ile karşılaşılmaktadır” diye konuştu.
Mevcut popülasyonun yaşlanması, sedanter yaşam tarzının ve obezitenin yaygınlaşmasının dünyada hipertansiyon sıklığının daha da artacağı anlamına geldiğine dikkat çeken Dr. Ebren, “Avrupa Kardiyoloji Derneği’nin en son yayınlanan 2018 yılına ait Hipertansiyon Kılavuzu’nda da belirtildiği üzere, 2025 yılında hipertansiyonun dünya genelinde yüzde 15-20’lik artışla 1.5 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir” dedi.
“GENÇ YAŞTA HİPERTANSİYON YAŞLILIKTA KÖTÜ BEYİN FONKSİYONLARINA NEDEN OLABİLİYOR”
Hipertansiyonun yaşlılar üzerindeki etkilerinin gençlere kıyasla daha yıkıcı olabildiğini söyleyen Dr. Cansu Ebren, sözlerine şöyle devam etti:
“Hipertansiyon tanılı kişilerde on yıllık majör kardiyovasküler olay yaşama riskinin 24-34 yaş aralığı için yüzde 1’in altında iken; 65 yaş üstünde bu oranın yüzde 30’u aştığına dikkat çekti. Bu nedenle kişinin sağlıklı bir şekilde yaşlanabilmesi için, genç yaşlarından itibaren düzeltilebilir risk faktörlerini minimalize etmesi, erken tanı ve tedavi almasının oldukça önem taşıyor.”
Yakın zamanda yayınlanan bir çalışmanın 30’lu yaşlarda yüksek kan basıncına sahip genç erişkinlerin, 70’li yaşlarına geldiklerinde -özellikle erkeklerin- daha kötü beyin fonksiyonlarına sahip olduklarını gösterdiğini söyleyen Dr. Ebren, “Bu grupta aynı zamanda demansın da daha fazla görüldüğü tespit edilmiş. Dolayısıyla sadece kalp değil, beyin sağlığınız için de kan basıncınızı belli aralıklarla ölçtürmeli ve yüksek saptanması halinde bir kardiyoloji uzmanına başvurmalısınız. Gençliğinizde kendinize vereceğiniz öz bakım, sağlıklı ve iyi bir yaşlanmanın anahtarı olacaktır” diye konuştu.
ALINABİLECEK ÖNLEMLER
Sadece hipertansiyonun değil, genel kardiyovasküler riski azaltmada en etkili faktörlerden birinin sigaranın bırakılması olduğunun altını çizen Kardiyoloji uzmanı Dr. Cansu Ebren, hipertansiyondan korunma adına alınması gereken önlemleri şöyle sıraladı:
“Tütün ve tütün ürünlerinin bırakılması konusunda bireyler mutlaka teşvik edilmelidir. Kişi fazla kilolu ise kendi ideal vücut ağırlığına inmesi veya en azından ağırlığının minimum yüzde 5-10’u kadar kilo vermesi gerekmektedir. Tuz tüketimine mutlak surette dikkat edilmeli ve günlük sodyum alımı 2-2.4 gram (5-6 gram tuz) ile sınırlandırılmalıdır. Sağlıklı bir yaşam için Akdeniz tipi beslenme modeli benimsenmeli, sebze-meyve ağırlıklı, az yağlı, tam tahıllı besinlere öncelik verilmeli ve haftada en az iki kez balık tüketilmelidir. Sedanter yaşamdan kaçınmak, haftanın en az 5 günü 30 dakikadan az olmayan, kişinin yaşına ve fiziksel durumuna uygun düzenli egzersiz yapılması çok önemlidir. Konunun ruhsal tarafına da bakacak olursak, meditasyon, yoga gibi gevşeme tekniklerinin uygulanması veya gereklilik halinde davranış kalıplarının düzeltilmesine yönelik psikoloterapi destekleri ile kişinin stresini daha iyi yönetmesi hiç şüphesiz hayat kalitesini arttırmasına yardımcı olacaktır.”