Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Talip Asil, JAMA Nöroloji dergisinde yayımlanan bir çalışmayı örnek göstererek, Alzheimer hastalığı da dahil olmak üzere yeni nesilde demans görülme riskinin azaldığını aktardı.
Demans gelişiminin genetik ve çevresel faktörlerle bağlantılı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Asil, son nesillerde yapılan beyin görüntüleme çalışmaları sonucunda beyin hacminde ve bilişsel işlevleri etkileyen beyin bölgelerindeki kalınlıklarda artışlar gözlemlendiğini belirtti. Prof. Dr. Asil, özellikle 1970’lerde doğan bireylerin, 1930’larda doğanlara kıyasla daha düşük demans riski taşıdığını ifade etti.
Bu bulgular, Framingham Kalp Çalışması'nda yapılan bir araştırmaya dayanmaktadır. 1999 ile Kasım 2019 arasındaki dönemde yapılan beyin MRI'ları incelendiğinde, beyin hacminde önemli bir artış gözlemlenmiştir. Özellikle 1970’lerde doğan bireylerin, 1930’larda doğanlara göre daha fazla beyin hacmine sahip oldukları tespit edilmiştir. Araştırmaya göre beyin volümleri yüzde 6.6, hipokampüs volümleri yüzde 14.4 ve beyaz cevher volümleri ise yüzde 5.7 oranında artmıştır.
Prof. Dr. Asil, bu olumlu gelişmenin arkasında, gelişmiş sağlık hizmetleri, damarsal risk faktörlerinin kontrol altına alınması, daha iyi beslenme alışkanlıkları ve yüksek eğitim seviyesinin etkili olduğunu belirtti. Yaşamın erken dönemlerinde çevresel ve bilişsel faktörlerin kontrol altına alınmasının demans riskini önemli ölçüde azalttığını vurgulayan Asil, beyin sağlığını korumak için bu faktörlerin kritik öneme sahip olduğunu ifade etti.
Demans gelişiminin engellenebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Asil, beyin sağlığını korumak için bireylerin yaşam boyu dikkat etmeleri gereken faktörlerin altını çizdi. Bu faktörlerin erken dönemde kontrol altına alınmasının, demans gelişimini engelleyebileceği veya en azından geciktirebileceği sonucuna vardı. İnsanlar daha sağlıklı yaşam koşullarına sahip oldukça, beyin hacminde ve işlevlerinde de olumlu değişiklikler gözlemlenmektedir.