Zamane Çocukları mı, Şımartılmış Nesil mi ?

Abone Ol

Çocuk yetiştirmek, hatta iyi insan yetiştirmek meselesi günümüzün en önemli gündemidir. Geçenlerde bir tanıdık bana güya dert yanıyordu. Hocam biliyorsun bu devirde çocuk yetiştirmek çok zor. Bizim zamanımızda böyle değildi. Şimdiki çocukların istekleri bitmiyor. Bizim çocukluğumuzda keşke böyle imkânlarız olsaydı. Bizim çocukların yedikleri önlerinde, yemedikleri arkalarında...., Bizim tek derdimiz onlara iyi bir gelecek bırakmak, Ne yapalım biz yiyemedik, giyemedik onlar bari bizim çektiklerimizi çekmesin. İnan annesi yeter ki okusun diye kıza hiç iş yaptırmıyor. Oğlan fakülteyi kazandı ama gel bize sor. Özel ders, dershane derken dünyanın masrafını yaptık... Her şeyi beğenmiyorlar. İlla ki markalı olacak vs. Bu konuşmadan sonra çocukların her istekleri yerine getirilmesine rağmen toplumdaki şiddet olayları, cinayetler, gençler arasında yayılan saygısız davranışlar, alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, anne ve babalara olan kaba davranışlar, okullardaki öğretmen, öğrenci ilişkileri, asgari ücretle çalışan babasının bir ayda kazandığını bir gecede harcayan öğrenciler vs.  aklıma geldi. Bütün imkânlara rağmen neden böyle bir nesil yetişti?  Biz nerede hata yaptık? Eti senin kemiği benim anlayışından her çocuk özeldir anlayışına geçince daha kaliteli bir nesil mi yetişti? Çocuklarımıza özgüven vereceğiz diye şımarttık mı? Zamane kavramı her şeyi çözüyor mu?

 Tam da bu günü işaret edercesine İmam Gazali hazretleri çocuk yetiştirme konusunda yıllar önce demiş ki, ... Çocuklarınızın her istediğini yerine getirirseniz doyumsuz, nefsine hâkim olamayan nesiller yetiştirirsiniz. Anne ve babaların, eğitimcilerin ve toplumun her kesiminin en fazla yakındığı, özellikle son zamanlarda çevremizde en sık duyduğumuz ve cevabını şiddetle aradığımız sorulardan biri “zamane çocukları neden bu kadar şımarık?”  Bu sorunun cevabını bulabilmemiz için başka bir soru ile yola çıkmamız gerekiyor. Adeta Freud'cu yaklaşımla geçmişimize inmeden, geleceğimizle ilgili sorunları çözmemiz mümkün görünmüyor. Özellikle geçen 25-30 yıl içerisinde ne oldu bize? Neden çocuklar kontrolümüzden çıktı? Sorusunun yanıtını sağlıklı biçimde bulabilirsek, Yeni neslin ya da zamane çocuklarının önlenemez şımarıklıklarının sebeplerini de anlarız. Bakıyorum da her geçen gün çok daha acayipleşen, hiç olmadık tavır ve davranışlar sergileyen bir toplum olma yolunda dev adımlarla ilerliyoruz. Bu olumsuz durum toplum hayatımızı, sosyal alanlardaki davranışlarımızı, birbirimizle olan insani ilişkilerimizi, aile içi davranışlarımızı, çocuklarımızla olan ilişkilerimizi etkilemektedir. Mevcut durumun bizlere yansıyan geri dönüşü ise hiç te iç açıcı olmuyor. Çünkü şımartılmış, hazırcı sorumsuz bir nesil yetişiyor. 

Bir çocuk gelişim uzmanı diyor ki. “Şımarık Çocuğun Aynası Anne Babadır.” Yani geçmişin yaşanmışlık öyküsü, anne-babaların farklı hayat hikâyeleri günümüz anne-babaları ve yetişkinlerini çocuklarıyla arkadaşlık etme, onların daha mutlu olması gayesiyle çocuklarına sorunsuz bir hayat sunma gibi hatalara düşürdü. Konunun uzmanı psikolog ve pedagoglar; anne, baba ve çocuk arasında arkadaşlık ilişkisinin, gelecekte çocuğu disipline etme açısından ebeveynlere ve topluma ciddi sıkıntılar yaşatacağı, her istediğini yanında bulan tüm ihtiyaçları karşılanan çocukların düşünemeyen, hayal kuramayan, gelecek hedefleri olmayan doyumsuz, şımarık bir nesil oldukları yönünde yaptıkları açıklamalar ile dikkat çekiyor. Yani günümüz yetişkinlerinin, geçmişinde yaşayamadıklarının getirdiği eksiklik ya da hiçlik duygusunu çocukları üzerinde tamir etme çabası, çocuğun her istediğini almak, her istek ve talebini koşulsuz yerine getirmek, “özgüveni gelişsin” cümlesi ardına gizlenerek, çocuğu her lafın ve olayın başkahramanı haline getirmek ise, en sık yapılan hataların başında geliyor. Tüm bu hataların sonucunda ortaya çıkan tablodaki şımarık çocuğun aynasının anne babası olduğunu görüyoruz. Zamane çocuklarının istenmeyen davranışlarının çözümü, günümüzün yozlaşan değerler boşluğunda yaşayan bir toplumda çocukları eğitmeden önce ebeveynleri yani aileleri eğitmekten geçiyor. Çünkü anne, baba çocuk için en önemli rol modeldir. İbn-i Arabi diyor ki çocuklarınızı eğitmeye çalışmayın kendinizi eğitin çünkü o çocuklar er geç size benzeyeceklerdir. Bu görüş insan fıtratını kısaca özetleyen bir görüş yani üzüm üzeme baka baka kararı misali. Öyle ise az emek, çok ekmek felsefesini benimsemiş kolaycılığı seven, bana ne anlayışına sahip toplum yapımız ile nereye varabiliriz? 
Hülasa hepimizin şikâyetçi olduğu, yani evde anne ve babanın, okulda öğretmenin, sokakta esnafın, komşunun dert yandığı mesele, kontrolsüz, doyumsuz, şımarık gençlik sorunu nasıl çözülecek? Aslında bu sorunun tek çözümü bizim özümüzde, geleneklerimizde, töremizde inanç değerlerimizde açıkça tarif edilmiş. Fakat ben farklı bir cevap vermek istiyorum çözümü ararken bu soruların cevabının yıllar önce Amerikan devlet başkanı Abraham Lincoln ´ün çocuğunun öğretmenine yazdığı mektupta saklı olduğunu düşünüyorum. Abraham Lincoln çocuğunun öğretmenine şöyle sesleniyor. 
Saygı değer öğretmene,
´´Oğlumu size emanet ederken bu mektubu size önemli olduğu kanısıyla yazmayı uygun buldum, Öğrenmesi çok önemli biliyorum. Bütün insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğretin ona, Her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık, kendini ülkesine adamış bir lider de mutlaka vardır. Her düşmana, karşılık: Bir dost, olduğunu da öğretin ona! Zaman alacak biliyorum ama eğer öğretebilirseniz ona kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğretin, Kaybetmeyi öğrenmesini de öğretin ona, ve hem de kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yöneltin onu. Bırakın erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını. Eğer yapabilirsen ona kitapların üstündekilerini öğretin! Fakat ona sessiz zamanlar da tanıyın, gökyüzündeki kuşların, Güneşin, arıların ve yemyeşil yamaçlardaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği. Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğretin ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğretin, Herkes yanlış olduğunu söylese bile, Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını, öğretin ona. Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken, Kitleleri izlemeyip kendi yolunda ilerleme gücünü verin oğluma. Bütün insanları dinlemesini öğretin ona, Fakat bütün dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirip sadece iyi olanlarını almasını öğretin ona. Eğer yapabilirsen Üzüldüğünde bile nasıl gülümseyebileceğini öğretin ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğretin ona. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini ve aşırı ilgiye dikkat etmesini öğretin ona. Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını, fakat: hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğretin ona.! Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğretin ona, Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik ayakta dikilip savaşmasını öğretin ona. Ona nazik davran, fakat onu kucaklama. Çünkü ancak ateş, çeliği saflaştırır. Bırak sabırsız olacak kadar cesarete, sahip olsun. Bırak cesur olacak kadar sabrı olsun. Ona her zaman: Kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğretin. Böylece: İnsanlığa karşı derin bir inanç taşıyacaktır. Bu büyük bir taleptir, Ne kadarını yapabilirsen bir bak bakalım.

Saygılar.
                            Abraham LİNCOLN