Otoimmün bir hastalık olan Myastenia Gravis’in (MG), sinir hücreleri ile kaslar arasındaki iletişimi sağlayan sinyalleri algılayan bölgelere vücudun kendi bağışıklık sisteminin savaş açması sonucu ortaya çıktığı ifade eden Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Nöroloji uzmanı Dr. Yüksel Dede, “Sinir uyarılarının kaslara doğru iletilmemesi kas güçsüzlüğü ile sonuçlanıyor. Hastanın yaşam kalitesi üzerinde önemli etkileri olan bu sorun günümüzde yeni tanı ve tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınıp yönetilebiliyor. MG, nöromiyelitis optika, otoimmün tiroid hastalığı, sistemik lupus eritematozus (SLE) ve romatoid artrit gibi bazı diğer otoimmün hastalıklarla ilişkili olabilir. Ayrıca yeni anne olmuş kadınlarda doğum sonrası dönemin hastalık açısından riskli dönem olduğu yapılan bazı çalışmalarda gösterilmiştir. MG’ye bağlı kas zayıflığı aktiviteye bağlı olarak kötüleşirken dinlendikten sonra düzeliyor. Bununla birlikte hem kas zayıflığının şiddeti hem de etkilendiği kaslar kişiden kişiye değişebiliyor” diye konuştu.
“HASTALIĞIN BELİRTİLERİ KAS GÜÇSÜZLÜĞÜ VE YORGUNLUK”
Hastalığın semptomlarının yaygın farklı hastalıklarla benzerlik göstermesinden dolayı teşhisinde zaman kaybedilebileceğini vurgulayan Dr. Dede, hastalığın belirtileriyle ilgili olarak, “Myastenia Gravisin belirtileri, kas güçsüzlüğü ve yorgunluktur. Göz kasları, yüz ve çiğneme kasları, boyun, kol ve bacak kasları hatta solunum kasları dahi etkilenebilir. Genellikle göz kapağı düşüklüğü, çift görme, konuşma zorluğu, yutma güçlüğü, solunum zorluğu ve genel kas güçsüzlüğü gibi belirtilerle kendini gösterir. Özellikle de gün içinde değişen bir yorgunluk söz konusudur. Hastalar sabahları kendilerini daha iyi hissederken, akşama doğru gittikçe artan kas güçsüzlüğünden yakınırlar. Kaslar kullanıldıkça bulgular daha da belirginleşir, dinlendikçe de kas gücü yerine gelir” ifadelerini kullandı.
"ÇOĞU VAKADA TEDAVİDE ETKİN SONUÇLAR SAĞLANABİLİYOR"
MG teşhisinin alanında uzman hekimlerin hastayı değerlendirmesi ile konulduğu belirten Dr. Dede, “Öncelikle uygun belirtileri olan hastadan ayrıntılı bir tıbbi öykü almak gerekiyor, sonrasında ayrıntılı bir nörolojik muayene yapılıyor ve kan tahlilleri ve elektromiyografi (EMG) gibi tanıyı destekleyecek testlerle teşhis konuyor. Bugün gelinen noktada, MG tedavisinin bulunduğunu ve çoğu vakada etkin sonuçlar sağlanabiliyor. Tedavi ile genellikle belirtilerin kontrol altına alınması, kas gücünün artması ve yaşam kalitesinin iyileştirilmesinin hedefleniyor. MG tedavisinde öncelikle daha önce sözü edilen sinir ve kas arasındaki sinyal aksamasını gidermeye yönelik tedaviler uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra vücudun kendi kas sinir kavşağına karşı ortaya çıkan immün yanıtı baskılamak için bağışıklık sistemini yatıştırmaya yönelik bağışıklık sistemini baskılayıcı tedaviler uygulanmaktadır. Tedavi yaklaşımları hastanın belirtileri, hastalığın şiddeti, yaygınlığı gibi faktörler göz önünde bulundurularak hastaya özgü seçilir ve bazen ağızdan, bazen damar yoluyla bazen de timektomi gibi cerrahi prosedürlerin uygulanması gerekebilir” diye konuştu.
“HASTALIĞIN KONTROLÜNDE DÜZENLİ TAKİP ÖNEMLİ”
Myastenia Gravisin kronik bir durum olduğunu ve tedavi sürecinin genellikle yaşam boyu devam ettiğini hatırlatan Dr. Dede, “Bununla birlikte, modern tedavi yöntemleri ve ilaçlar sayesinde çoğu kişinin semptomları kontrol altına alınabilir ve kişi aktif bir yaşam sürdürebilir. Bu aşamada düzenli tıbbi takip, belirtilerin yönetimi ve kişiye özgü tedavi planının iyileştirilmesi için önem arz etmektedir” dedi.
“ÖNLEMLER ALARAK SEMPTOMLARIN ŞİDDETİ AZALTILABİLİR”
Bazı önlemler alarak semptomların şiddetini azaltarak ve kontrol altına alarak yaşam kalitesini artırmanın mümkün olabileceğini söyleyen Dr. Dede, hastaların dikkat etmesi gerekenleri şöyle sıraladı:
“MG teşhisi almışsanız, düzenli tıbbi takip önemlidir. Hekiminiz semptomların seyrini izleyebilir, ilaçlarınızı ayarlayabilir ve gerektiğinde tedavi planını yeniden düzenleyebilir. MG tedavisinde ilaçların düzenli kullanımı önem arz etmektedir. MG hastalarının başka hastalıklar için kullanmaları gereken bazı ilaçlar hastalıklarının alevlenmesine sebep olabilir. Bu nedenle herhangi bir ilacı kullanmadan önce mutlaka hekimlerine konu hakkında bilgi vermeleri ve bu konuyu danışmaları gerekmektedir.
Fizyoterapi, konuşma terapisi ve solunum egzersizleri gibi destek tedaviler, kasların güçlenmesine, hareketliliğin artmasına ve iletişim becerilerinin iyileşmesine katkıda bulunur. MG’li kişiler, enerjilerini daha iyi yönetmek için düzenli olarak dinlenme ve uyku alışkanlıklarına dikkat etmelidirler. Fiziksel aktiviteleri planlamak, aşırı yorucu aktivitelerden kaçınmak ve ihtiyaç duyulduğunda dinlenmek semptomların yönetimine yardımcı olacaktır. Aşırı stres, semptomların şiddetlenmesine neden olabilir, bu yüzden stresi azaltmaya yönelik meditasyon, nefes egzersizleri gibi çalışmalar faydalı olacaktır.
MG durumunda enfeksiyonlara karşı daha duyarlı hale gelinebileceği için ikincil enfeksiyonlardan korunmak önem arz eder. El hijyenine dikkat etmek, aşı takvimini takip edip, güncel aşıları olmak ve hasta insanlarla teması sınırlamak enfeksiyon riskini azaltacaktır. Sıcak hava koşulları MG hastalarını etkileyebilir, aşırı sıcaklar semptomların şiddetlenmesine neden olabilir. Bu nedenle, ortam sıcaklığını uygun bir seviyede tutmak, aşırı sıcak ortamlarda bulunmaktan kaçınmak önemlidir. Sağlıklı ve dengeli bir beslenme planı izlemek, yeterli miktarda su içmek genel sağlığı destekleyeceği için faydalı olacaktır.”