GÜNDEM

Rehabilitasyon Merkezlerinde Yüz Tanıma Sistemi Uygulaması Başlatılacak

İzmir’deki Narlıdere Zihinsel Engelliler Derneği Başkanı Besim Toker, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde öğrenci devamsızlıkları ve kayıtdışı işlemlerin önüne geçmek amacıyla Biyolojik Kimlik Doğrulama Sistemi (BKDS) kurulacağını duyurdu.

Abone Ol

Bu sistemle, rehabilitasyon merkezlerine yüz tanıma teknolojisi entegre edilerek, öğrencilerin eğitim seanslarına katılıp katılmadığı doğru bir şekilde tespit edilecek. Toker, hazırlıkların tamamlandığını ve aralık ayında ihale sürecinin başlayacağını belirtti.

"Kaçaklar Yüzde 25-30 Oranında Azaltılacak"

BKDS’nin, özellikle eğitim desteği alan öğrencilerin seanslarını takip etmek ve kayıtdışı işlemleri engellemek amacıyla büyük bir adım olduğunu vurgulayan Toker, uygulamanın ülke genelinde Ocak 2025 itibarıyla zorunlu hale geleceğini açıkladı. Yüz tanıma sisteminin, öğrenci merkezlere geldiğinde otomatik olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Bilişim Sistemleri’ne (MEBBİS) veri göndereceğini ifade eden Toker, "Bu sistemle Bakanlık, her öğrencinin sadece ders aldığı seans sayısına göre ödeme yapacak. Böylece, yaklaşık yüzde 25-30 oranında kayıtdışı ve usulsüz ödeme yapılmasının önüne geçilecek" dedi. Ayrıca, sistemin kurulmasının ardından rehabilitasyon merkezlerine ödeme yapılabilmesi için bu teknolojiyi kullanmaları zorunlu hale gelecek.

"Rehabilitasyon Merkezlerine Yüz Tanıma Sistemi Geliyor"

Toker, sosyal medyada ve medya organlarında sıkça dile getirilen devamsızlık ve fatura kesimi konusunun önüne geçilmesi için uzun zamandır beklenen bir çözümün hayata geçirileceğini belirtti. Yüz tanıma sistemi ile her öğrencinin ders seanslarına katılımı izlenebilecek ve faturalandırma yalnızca katılım gösterilen seanslar üzerinden yapılacak. Bu sistem sayesinde, eğitimdeki kayıtdışılık ve şeffaflık sorunlarının giderilmesi amaçlanıyor.

"Özel Eğitim İçin Daha Fazla Kaynak Ayrılmalı"

Toker, BKDS ile elde edilecek tasarrufların, 2025 yılından itibaren özel eğitim alanında daha verimli kullanılmasını önerdi. 0-8 yaş arası çocuklar için yoğun eğitim desteği gerektiğine dikkat çeken Toker, mevcut sistemde bu yaş grubunun haftada sadece iki saat eğitim alabildiğini ve bunun yetersiz olduğunu ifade etti. "Akranları haftada beş gün eğitim alırken, özel eğitim gereksinimi olan çocuklarımız haftada sadece iki saat eğitim alabiliyor. Bu durum, bu çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor" dedi. Toker, bu kaynağın daha verimli kullanılmasını ve özel eğitim gereksinimi olan çocuklara en az iki seans eğitim verilmesini talep etti.

"16 Yaş Üstü Bireyler İçin De Çözüm Üretilmeli"

Toker, ayrıca 16 yaş üzerindeki özel eğitim gereksinimi olan bireylerin de hayatın içinde yer alması gerektiğine vurgu yaptı. MEB’in mevcut sisteminin, yaşa bakılmaksızın aynı hizmeti sunduğunu belirten Toker, "En ağır engeli olan bireyle, daha hafif engeli olan birey aynı eğitimden yararlanıyor. Oysa 16 yaş üzerindeki bireyler de evde oturmak yerine toplumla iç içe olmalı, günlük yaşam becerileri kazandırılmalı ve spor, sanat gibi aktivitelerle hayata katılmalıdır" dedi. Bu bireylerin meslek edindirme kurslarından yararlanabilmesi ve istihdama hazır hale gelmesi için yerel yönetimlerin, kamu kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının ortak projeler geliştirmesi gerektiğini belirtti.

Toker, eğitimin sadece genç yaştaki bireyler için değil, her yaştan özel gereksinimli bireyler için kritik öneme sahip olduğunu ve bu bireylerin eğitim hakkından mahrum bırakılmamaları gerektiğini sözlerine ekledi.