Özellikle pandemi sonrası dönemde kaygı bozukluğu vakalarında önemli bir artış gözlemlendi. Uzmanlar, bu durumun etkilerinin hala sürdüğünü ve tedbir alınması gerektiğini belirtiyor.
Dünya genelinde milyonlarca insan, COVID-19 salgınının yarattığı stres ve endişe ile başa çıkmaya çalıştı. Salgın sırasında uygulanan karantina önlemleri, sosyal izolasyon, iş kayıpları ve sevdiklerini kaybetme korkusu, kaygı bozukluğu gibi ruhsal problemleri tetikledi. Salgın sonrası dönemde de bu etkiler devam ediyor ve ruh sağlığı uzmanları, özellikle kaygı bozukluğu vakalarındaki artışa dikkat çekiyor.
Pandemi Etkisi ve Süreç Sonrası
Psikologlar, pandemi sürecinde yaşanan kontrol kaybı hissi, belirsizlik ve güvensizliğin insanları derinden etkilediğini vurguluyor. Salgının sona ermiş olmasına rağmen, birçok insan hala günlük yaşamında bu endişelerin izlerini taşıyor. Kliniklerde kaygı bozukluğu nedeniyle başvuran hasta sayısının arttığı ve özellikle gençler ile orta yaş grubunda bu vakaların daha yaygın olduğu belirtiliyor.
Uzmanlar, pandemi sonrası dönemde artan kaygı bozukluğu belirtileri arasında sürekli endişe hali, uyku problemleri, sosyal ortamlardan kaçınma ve fiziksel sağlıkla ilgili aşırı kaygının yer aldığını ifade ediyor. Bu durumun tedavi edilmemesi, daha ciddi ruhsal sorunlara yol açabileceği için, erken müdahalenin önemine dikkat çekiliyor.
Ruh Sağlığı Uzmanlarından Tavsiyeler
Ruh sağlığı profesyonelleri, kaygı bozukluğu ile başa çıkmanın çeşitli yolları olduğunu ve bunların düzenli uygulamayla hafifletilebileceğini belirtiyor. Özellikle farkındalık çalışmaları, stres yönetimi teknikleri, fiziksel aktivite ve sosyal destek ağının güçlendirilmesi, bu süreçte bireylere yardımcı olabilecek yöntemler arasında yer alıyor.
Pandemi sonrası ruhsal iyileşme sürecinin zaman alabileceğini belirten uzmanlar, gerekirse profesyonel yardım alınması gerektiğini vurguluyor. Erken teşhis ve tedavi, bu gibi kaygı bozukluklarının daha ciddi mental sağlık sorunlarına dönüşmesini engelleyebilir.