İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, bu durumu "Eğer üzerimize düşeni yapmazsak, Marmara Denizi hızla bir çöküşe doğru gidebilir" diyerek uyarırken, Kocaeli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül de "Maalesef Marmara Denizi genelinde müsilajla ilgili olumsuz gelişmeleri gözlemliyoruz" şeklinde açıklamada bulundu.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden oluşan bir araştırma grubu, Marmara Denizi'nin dip yüzeyindeki canlıların durumunu belirlemek ve su altındaki çölleşmeyi gözlemlemek amacıyla inceleme başlattı. 'R/V YUNUS-S' araştırma gemisiyle yapılan seferlerde, Tekirdağ Marmaraereğlisi açıklarında, 22 metre derinlikte müsilaj tabakasına rastlanıldı. Araştırma grubu, 10 metre kalınlığında bir müsilaj tabakasını su altı kamerasıyla tespit etti. Diğer bir çalışma ise, İzmit Körfezi'nin Gebze Eskihisar bölgesinde gerçekleştirildi ve burada da denizin 10-15 metre derinliklerinde kümelenmiş müsilajlar gözlemlendi. Dalgıç kamerası ile alınan görüntüler, müsilajın etkisinin sürdüğünü bir kez daha ortaya koydu.
‘Marmara Denizi Hızla Çöküşe Gidiyor’
Marmara Denizi'ndeki müsilajın önceden görülen kadar yoğun olmasa da hala etkili olduğunu belirten Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, "Marmara, Karadeniz ve Ege Denizi arasında bir bağlantı işlevi gören ve birçok canlı türü için geçiş yolu oluşturan çok özel bir denizdir. Ancak bu deniz, aşırı insan baskısı altında. Balıkçılık, kirlilik ve kıyı tahribatı gibi faktörler biyoçeşitliliği tehdit etmekte ve su kalitesinde ciddi azalmalar yaşanmaktadır. 2021'de görülen müsilaj, bu baskıların bir sonucuydu ve yaklaşık 6 ay sürdü. Müsilajın kaybolduğu hissiyatına kapıldık ancak bu sorunun potansiyelinin her zaman var olduğunu ve koşullar aynı şekilde bir araya geldiğinde müsilajın yeniden oluşabileceğini hep söyledik," dedi. Okyar, son çalışmalarda gördükleri müsilaj tabakalarının bu kaybolma hissiyatının yanıltıcı olduğunu ve Marmara Denizi'nin ciddi bir ekolojik krizle karşı karşıya olduğunu belirtti.
‘Çölleşmeye Gidiyor’
Marmara Denizi'nin dip yüzeyinde yaşanan değişimlere dair yürütülen çalışmaların önemine değinen Prof. Dr. Melek İşinibilir Okyar, su altı görüntüleme cihazları ile yaptıkları gözlemler sonucunda, deniz tabanında çölleşme belirtilerine rastladıklarını ifade etti. "ROV cihazı ile gerçekleştirdiğimiz gözlemler sırasında, 22 metre derinlikte müsilaj tabakasının içinde hareket ettiğimizi fark ettik. Bu durum, denizin ekosisteminde çok ciddi bir bozulmanın olduğunu gösteriyor," dedi. Ayrıca, Marmara Denizi'nin dip ekosistemindeki canlılar ve biyolojik çeşitlilik üzerine yapılan çalışmalarda, müsilajın denizin ekolojik yapısına zarar vermeye devam ettiği vurgulandı.
‘Tedbirler Artırılmalı’
Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül ise Marmara Denizi'nde müsilajın etkilerinin devam ettiğini belirterek, tedbirlerin tüm denizi kapsayacak şekilde genişletilmesi gerektiğini söyledi: "Müsilaj, rüzgarlar ve akıntıların etkisiyle farklı bölgelere dağılabiliyor. Bu yüzden, sadece belirli bölgelerde değil, tüm Marmara Denizi'ni kapsayan tedbirlerin alınması ve uygulanması gerekmektedir." Ergül, özellikle evsel atık suların deşarjlarının artmasının bu sorunu daha da derinleştirdiğini belirterek, uzun vadeli bir çözüm için nüfus yoğunluğunun düşürülmesi gerektiğini ifade etti.
Müsilaj ve İnsan Sağlığına Tehdit
Müsilajın sadece ekosistemi değil, insan sağlığını da tehdit ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Okyar, müsilajın içerisinde yer alan patolojik bakterilerin balık stoklarını olumsuz etkileyebileceğini ve bu durumun insan sağlığını tehdit eder hale gelebileceğini söyledi. Ayrıca, müsilajın etkisinin sürdüğü bir ortamda, balıkçılıkla geçimini sağlayan insanlar için de büyük bir tehdit oluşabileceğine dikkat çekti.
‘Marmara'nın Önemi Artık Anlaşılmalı’
Prof. Dr. Halim Aytekin Ergül, Marmara Denizi’nin ekolojik ve ekonomik açıdan önemine de vurgu yaptı. Marmara’nın, sadece Türkiye sınırları içinde yer alan tek deniz olduğunu belirten Ergül, "Marmara Denizi'nin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük bir öneme sahip olan bu denizi korumak için elimizden geleni yapmalıyız," dedi. Ergül, Marmara Denizi'nde yaşanan sorunların büyük ölçüde nüfus yoğunluğundan kaynaklandığını ve bu sorunun çözülmesi için acil olarak girişimlerde bulunulması gerektiğini ifade etti.
‘Yapılan Modeller Yetersiz Kaldı’
Marmara Denizi’nin özel çevre koruma bölgesi ilan edilmesinin faydalı olduğunu ancak tek başına yeterli olmadığını belirten Prof. Dr. Ergül, bu tedbirlerin etkili olabilmesi için atık girdilerinin azaltılması gerektiğini vurguladı. "Deniz, atık yükünü kaldıramaz hale geldi ve mevcut tedbirler bu durumu düzeltmek için yeterli olmuyor," dedi. Ayrıca, yapılan modelleme çalışmaları ile denizin kendini rehabilite etmesinin 5-6 yıl alabileceği öngörülse de, atık deşarjlarının devam etmesi durumunda bu modellerin geçerli olmayacağına dikkat çekti.
Bilim insanları, Marmara Denizi’ndeki ekolojik felaketi engellemek için acil önlemler alınması gerektiğini belirtiyor. Uzmanlar, müsilajın önüne geçmek için deniz yüzeyinin temizlenmesi, evsel atık suların arıtılmasının arttırılması ve kıyı tahribatlarının önlenmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, Marmara Denizi'nin ekosistemini onarmak için uzun vadeli çözüm planlarının devreye girmesi gerektiği ifade ediliyor.