GÜNDEM

Kovada Gölü'nde Su Seviyesi Düşerken, Seyir Terası Kurak Zeminle Kaplı Kaldı

Türkiye'nin en güzel ve eşsiz doğal alanlarından biri olarak bilinen Kovada Gölü, son yıllarda ciddi çevresel sorunlarla karşı karşıya kalmaya başladı.

Abone Ol

Bu sorunların başında, göl suyunun hızla çekilmesi ve bu durumun göldeki ekosistemi olumsuz etkilemesi yer alıyor. Kovada Milli Parkı’nda bulunan göl, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlayan bir doğa harikasıydı. Ancak, son zamanlarda görülen aşırı kuraklık ve çevresel faktörlerin etkisiyle, göl suyu 200 metreden fazla çekildi. Bu çekilme, gölü izlemek için inşa edilen seyir terası iskelelerinden bile net bir şekilde görülebiliyor.

Seyir Terasındaki Manzara Değişti, Kurak Zemin Görülüyor

Kovada Gölü'nün su seviyesindeki büyük düşüş, özellikle seyir terasından izlenen manzarayı tamamen değiştirdi. Gölün etrafındaki suyun büyük kısmı geri çekildi ve havada kalan iskelenin önünde artık, çatlaklarla dolmuş, kuru topraklar ve kurumuş göl zemininden başka bir şey görünmüyor. Eskiden bu noktadan eşsiz bir su manzarası izlenirken, şimdi ise kuraklık ve su kaybının etkileri izleniyor. Ziyaretçiler, manzara yerine suyun yok olmasının yarattığı çorak toprakları izlerken, doğanın bozulması karşısında derin bir üzüntü yaşıyor.

Kovada Gölü’nün Ekosistemindeki Kriz

Kovada Gölü, yalnızca suyu ile değil, aynı zamanda etrafındaki zengin biyolojik çeşitlilik ile de dikkat çekiyordu. 1970 yılında milli park ilan edilen bu bölge, göl, orman, dere ve yaban hayatının iç içe geçtiği bir ekosistem sunuyordu. Ancak, son yıllarda gölün kirlenmesi ve su seviyesinin düşmesi, bölgedeki birçok endemik türün ve yaban hayatının tehdit altına girmesine neden oldu. Kovada Gölü’nde daha önce Anadolu parsı gibi önemli yırtıcılar, endemik türler ve çok çeşitli börtü böcek yaşamaktaydı. Fakat göldeki su kaybı, bu hayvanların yaşam alanlarını da daraltarak, popülasyonlarının azalmasına yol açtı.

Eğirdir Gölü’nün Kuruması Etkiliyor

Kovada Gölü’nün kuraklık sorunu, çevresel faktörlerle bağlantılı. Kovada Gölü, Eğirdir Gölü ile 22 kilometrelik bir kanal aracılığıyla bağlantılıdır ve her iki göl arasında su alışverişi devam etmektedir. Eğirdir Gölü’nde son yıllarda yaşanan aşırı kuruma, Kovada Gölü'nü de doğrudan etkiledi. Eğirdir Gölü'ndeki su seviyesinin düşmesi, bu gölden gelen suyun Kovada Gölü’ne yeterince ulaşamamasına neden oldu. Ayrıca, Eğirdir Gölü’ndeki temizlik eksiklikleri ve suyun kirlenmesi, Kovada Gölü’nün ekosistemini de olumsuz şekilde etkiliyor.

Su Kaybı ve Kirlenme İle İlgili Uyarılar

Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, Kovada Gölü'nün hızla bataklıklaşmaya başladığını ve su seviyesinin 7 metreden 1,5 metreye kadar düştüğünü belirtiyor. Gölün yüzey alanı 40 kilometrekare iken, bu alan kuraklık nedeniyle 30 kilometrekareye kadar azaldı. Son 15 yıl içinde, Kovada Gölü’nde büyük bir su kaybı yaşandı ve bu kayıplar, buharlaşmayı da artırdı.

Kesici, aynı zamanda bölgedeki tarımsal faaliyetlerin de gölün kurumasına neden olduğunu belirtiyor. Tarım arazilerinde kullanılan aşırı sondajlar, gölü yeraltından besleyen kaynakları zayıflattı. Ayrıca, çevredeki sanayi atıkları ve tarımın kimyasal atıkları da Kovada Gölü’ne karışarak kirliliği artırdı. Dr. Kesici, bu durumun, göldeki su kalitesini ve ekosistemi daha da kötüleştirdiğini vurguluyor.

Çözüm Önerileri ve Uyarılar

Kovada Gölü’nün geleceği için çözüm yolları olduğunu belirten Dr. Kesici, Eğirdir Gölü ile bağlantılı olan kanalın temizlenmesi gerektiğini, bununla birlikte gölü besleyen dereler üzerindeki barajlar ve göletlerin inşasının durdurulması gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, bölgedeki tarımsal sulama yöntemlerinin daha sürdürülebilir hale getirilmesi gerektiğini ve sanayi atıklarının göle karışmasının engellenmesi gerektiğini belirtiyor. Bu önlemler alınmazsa, Kovada Gölü ve çevresindeki ekosistem tamamen yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Kovada Gölü, Türkiye’nin en değerli doğal alanlarından biri olmasına rağmen, ciddi çevresel sorunlar nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Hem yerel yönetimler hem de çevre bilincine sahip vatandaşların ortak çabalarıyla, bu eşsiz doğal güzellik korunarak gelecek nesillere aktarılabilir.