Heyelan sonucu, yamaçtan kopan dev toprak ve kaya kütlesi, Karadeniz Sahil Yolu’nu geçerek denize kadar ulaştı. Olayda, Giresun'dan Gürcistan’a gitmekte olan 28 AAB 485 plakalı otomobilin içinde bulunan 4 kişi, toprak altında kalarak hayatını kaybetti. Murat Turhan (37), Aykut Tiryaki (24), Nuri Apaydın (38) ve Görkem Özdemir (25) adlı dört kişi, 33 saatlik bir arama-kurtarma çalışmalarının ardından cansız bedenlerine ulaşılarak toprağa verildi.
Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden bilim insanları, bölgede yaptığı incelemelerle heyelan hakkında daha fazla bilgi edinmeye çalıştı. KTÜ Heyelan Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Arzu Fırat Ersoy'un önderliğinde, Jeoloji Mühendisi Prof. Dr. Hakan Ersoy ve diğer araştırmacılar, LİDAR teknolojisine sahip insansız hava aracıyla detaylı ölçümler yaptı. Yapılan incelemelerde, heyelanın büyüklüğü ve etkileri dikkat çekerken, yamaçtan kopan toprak ve kaya kütlesinin yaklaşık 100 bin ton olduğu tespit edildi. Bu devasa toprak kütlesinin, yaklaşık 4 bin kamyonla taşınabilecek büyüklükte olması, heyelanı oldukça korkutucu bir boyuta taşımaktadır.
Heyelanın Tetikleyicisi Olarak Deprem İhtimali
Bilim insanları, heyelanın nedenlerini araştırırken, Rize’nin Hemşin ilçesinde 15 Kasım 2023’te meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depremin, bu büyük kütle hareketinin tetikleyicisi olabileceğini öne sürdü. Prof. Dr. Hakan Ersoy, bu tür olayların çoğunun belirli bir hazırlık sürecine dayandığını, ancak heyelanı tetikleyen faktörlerin arasında deprem gibi dışsal etkilerin de bulunduğuna dikkat çekti. Ersoy, “Son zamanlarda Doğu Karadeniz’de heyelan olaylarının sayısında bir artış gözlemliyoruz. Özellikle Rize’deki 4.7 büyüklüğündeki deprem sonrasında bu tür kütle hareketlerinin tetiklendiğini görmek ilginç bir gelişme,” dedi.
Prof. Dr. Ersoy, bu heyelanı "ezber bozan bir olay" olarak nitelendiriyor. Zira, bölgede şiddetli yağışların olmadığı, 15-16 derece civarındaki sıcaklıkların seyrettiği, suyun eksik olduğu ve herhangi bir müdahale olmadığı bir dönemde meydana gelen bu büyük toprak kayması, bilim insanlarının kafasında soru işaretleri oluşturmuş durumda. Ersoy, “Bu kadar büyük bir heyelanın, bu kadar düşük bir su seviyesinde, hatta hiç yağış almayan bir dönemde meydana gelmesi beklenmiyordu. Bu durum, olayın boyutlarını ve önemini daha da artırdı,” diye belirtti.
Türkiye Bir Deprem Ülkesi: Heyelanlarla Bağlantı Kurulmalı
Prof. Dr. Hakan Ersoy, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak, heyelanların da bu tür doğal afetlerin ikincil etkisi olabileceğine dikkat çekti. Türkiye'nin birçok bölgesinde görülen küçük depremler ve yerel hareketliliklerin, heyelanları tetikleyebileceğini vurgulayan Ersoy, “Batum’dan Giresun’a kadar olan sahil şeridinde sıkça 2-3 büyüklüğünde depremler meydana geliyor. Bu tür depremler, yerel ölçekte büyük kütle hareketlerini tetikleyebiliyor. Bu yüzden artık bölgesel heyelan çalışmalarında depremin etkilerini de göz önünde bulundurmamız gerekiyor,” dedi.
Heyelan Riski Artan Karadeniz Sahil Yolu
Karadeniz Sahil Yolu, yıllardır yerel heyelanlardan etkilenmiş bir yol olma özelliğini taşıyor. Ancak son yıllarda, bu tür kütle hareketlerinin sıklığının arttığı gözlemleniyor. Prof. Dr. Hakan Ersoy, özellikle Karadeniz Sahil Yolu'nda, bu tür kütle hareketlerinin gelecekte daha sık görüleceğini belirtiyor. Yolu inşa ettikten sonra, belirli bir süre geçtikten sonra atmosferik koşulların da etkisiyle bölgenin daha fazla heyelan riski taşıdığını ifade etti. Ersoy, “Doğu Karadeniz’de riskli bölgelere özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Sahil yolunda bulunan tüm kaya şevlerinin, tünellerin çıkış ve giriş portallarının yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli önlemlerin artırılması büyük önem taşıyor,” dedi.
Doğu Karadeniz İçin Kapsamlı Çalışmalar Önerisi
Prof. Dr. Ersoy, Doğu Karadeniz’i bekleyen tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekerek, daha kapsamlı ve bölgesel ölçekli projelere ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bu tür afetlerin yalnızca yerel çözüm önerileriyle giderilemeyeceğini söyleyen Ersoy, bölgedeki heyelanların daha büyük felaketlere yol açmaması için tüm kamu kurumları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının ortaklaşa çalışarak, çözüm odaklı projeler geliştirmesi gerektiğini vurguladı. Ersoy, “Bundan sonra, yerel, bölgesel ve ulusal ölçeklerde birlikte hareket etmezsek, bu tür afetlerle başa çıkmamız oldukça zor olur,” diyerek, acil eylem planlarının oluşturulması gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Hakan Ersoy, Doğu Karadeniz’i ve bölgedeki heyelan risklerini göz önünde bulundurarak, bu tür olaylarla daha etkin bir şekilde mücadele etmek için kapsamlı ve hızlı adımlar atılması gerektiğini belirtiyor. Bölgedeki her türlü kütle hareketi, yerel halk ve altyapı için büyük tehditler oluşturabilir. Bu nedenle, uzmanların yaptığı uyarılar doğrultusunda, bölgedeki risklerin azaltılması için önceden tedbir alınması, olası felaketlerin önüne geçilmesinde önemli rol oynayacaktır.