Prof. Dr. Fışgın, sepsisin genellikle enfeksiyon tanısının gecikmesi veya antibiyotiklerin yetersiz kalması sonucu geliştiğini ifade etti. Ancak, gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımı, antibiyotik tedavisinin yarıda bırakılması gibi nedenlerle bakterilerin direnç geliştirmesi, sepsise zemin hazırlayabilmektedir.
Medical Park Bahçelievler Hastanesi'nden Prof. Dr. Fışgın, sepsisin, enfeksiyon etkenlerinin kana karışarak vücutta yayılmasıyla oluşan ağır bir klinik durum olduğunu vurguladı. 13 Eylül Dünya Sepsis Günü nedeniyle yaptığı açıklamada, sepsisin halsizlik, üşüme-titreme, ateş, hipotermi, kalp atış hızında artış, nefes darlığı, idrar çıkışında azalma ve bilişsel fonksiyonlarda bozulma gibi genel belirtiler gösterebileceğini belirtti. Enfeksiyonun kaynağına bağlı olarak belirtiler değişiklik gösterebilir; örneğin, idrar yolu enfeksiyonlarında bulantı, kusma, idrar yaparken yanma ve kanlı idrar gibi semptomlar görülebilir.
Sepsise yol açabilecek başlıca enfeksiyon kaynakları arasında idrar yolu enfeksiyonları, zatürre, karın içi enfeksiyonlar, yanıklar ve deri enfeksiyonları yer almaktadır. Özellikle yaşlılarda bağışıklık sisteminin zayıflaması nedeniyle sepsis riski artmaktadır. Ayrıca hastane kaynaklı enfeksiyonlarda, özellikle dirençli mikropların neden olduğu sepsis vakaları görülebilir.
Prof. Dr. Fışgın, sepsisin önlenmesi için gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılması, verilen tedavilerin tam olarak uygulanması ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarının benimsenmesi gerektiğini belirtti. Sepsis tanısı için detaylı öykü, sistemik muayene ve kan testleri yapılmalıdır. Sepsis tedavisi, enfeksiyonun kaynağına bağlı olarak antibiyotik tedavisi ve destekleyici tedaviler içerebilir. Hastanın durumu ciddiyse klinik veya yoğun bakım takibi gerekebilir.