Ancak, aksi takdirde karamsar bir tablo bizi bekliyor. Bu süreçte, birçok insanın iklim mültecisi olma durumuyla karşı karşıya kalabileceği bir gelecek bizleri bekliyor" şeklinde uyarılarda bulundu.
Doç. Dr. Bahadır, iklim değişikliğiyle ilgili yapılan araştırmaların ve modellemelerin, bu sorunun ciddiyetini her geçen gün daha net bir şekilde ortaya koyduğunu ifade etti. Konuyla ilgili olarak üç farklı senaryo bulunduğunu belirten Bahadır, "İklim değişikliği konusunda kötü, orta ve iyimser olmak üzere üç farklı senaryo öne çıkmaktadır. İyimser senaryoya göre, 2100 yılına kadar dünya genelinde ortalama sıcaklık yaklaşık 1 derece artacak. Bu durumda, alınan önlemler ve uygulanan politikalar iyi sonuçlar verebilir" dedi.
Ancak daha karamsar senaryoların da gündemde olduğunu vurgulayan Bahadır, "Eğer önlemler yetersiz kalırsa, 2100 yılı itibarıyla dünyadaki sıcaklık artışı 4 dereceyi aşabilir. Bu, hem Türkiye'de hem de küresel ölçekte sıcaklıkların önemli oranda artmasına, buharlaşmanın artmasıyla beraber daha kurak yılların yaşanmasına neden olacaktır. Ayrıca ekstrem sıcaklık dalgaları, şiddetli yağış azalmaları ve ciddi kuraklıklar da gündeme gelebilir" şeklinde konuştu.
Bahadır, Türkiye’de sıcaklık artışlarının en çok güney kıyıları, Güneydoğu Anadolu ve Ege bölgelerinde yoğunlaşacağını, bunun da su kaynakları açısından büyük problemler yaratacağını söyledi. İç Anadolu Bölgesi’nde de sıcaklık artışının hissedileceğini belirten Bahadır, "Karadeniz kıyı kuşağında ise yağış artışı bekleniyor. Ancak bu artış yıl boyu düzenli olmayacak; ani sağanak yağışlar şeklinde meydana gelecek. Bu durum, sel, taşkın, heyelan gibi doğal afetlerin artmasına yol açacaktır. Ayrıca, güney kıyılarında azalan yağış ve artan buharlaşma ile birlikte ciddi kuraklık dönemleri yaşanacaktır" diye uyardı.
Kurak Yılların Artışı ve İklim Mülteciliği Tehdidi
Doç. Dr. Bahadır, gelecekteki iklimsel problemler nedeniyle insanların bulundukları yerleri terk etmek zorunda kalabileceğini belirtti. "Son yıllarda, kış dönemlerinde bile yeterli yağış alamadığımız kurak yılları yaşamaya başladık. Bu tür kuraklıkların giderek daha fazla artacağını göreceğiz" diyen Bahadır, dünya genelinde iklim değişikliğine karşı alınması gereken önlemlerin büyük önem taşıdığını ifade etti.
"İklim değişikliğini iyimser senaryoya çekmek için gerekli önlemleri alırsak, gelecek yüzyıl adına daha umutlu olabiliriz. Ancak, diğer senaryolar gerçekleşirse, çok daha karamsar bir tablo ile karşılaşacağız. Bu süreçte, dünya genelinde birçok insanın iklim mültecisi olma durumu karşımıza çıkabilir. İklim mültecisi, iklim değişikliği ve buna bağlı oluşan doğal felaketler nedeniyle yaşadıkları yerleri terk eden insanları ifade ediyor. Orta Doğu ve Afrika’daki kuraklık sorunu zaten çok ciddi boyutlarda ve bu bölgelere yeni kurak alanların eklenmesi, daha fazla sosyo-ekonomik, politik ve toplumsal sorunu da beraberinde getirecektir" diyerek, toplumların bu konuda daha duyarlı ve hazırlıklı olması gerektiğine dikkat çekti.
İklim Değişikliği ve Küresel Sorunlar
Son olarak, Doç. Dr. Bahadır, iklim değişikliğinin sadece çevresel bir sorun olmadığını, aynı zamanda küresel bir güvenlik ve insani kriz yaratma potansiyeli taşıyan bir mesele olduğuna vurgu yaptı. "İklim mülteciliği, sadece iklim değişikliğinin bir sonucu değil, aynı zamanda yeni bir jeopolitik sorundur. İnsanlar, yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldığında, bu durum küresel çapta büyük göç dalgalarına yol açacak ve ülkeler arası ilişkilerde yeni sorunlara neden olacaktır" dedi.
Doç. Dr. Bahadır, iklim değişikliğiyle mücadelede uluslararası işbirliğinin, bilimsel araştırmaların ve somut eylemlerin kritik rol oynadığını vurguladı. Aksi takdirde, gelecekte sadece doğa değil, toplumsal yapılar ve insan hayatı da büyük tehdit altında olacaktır.