Son bir röportajda, ölümden sonraki anmalara olan ilgisizliğini dile getirerek, kimsenin cenazesine katılmasını istemediğini belirtti.
"Vallahi ben hiç umursamıyorum, cenazeme kimsenin de gelmesini istemiyorum. Ben de kendi başıma giderim," dedi ve öteki sanatçı veya hayranlarından herhangi bir takdir gösterisini kabul etmeyi reddetti.
Bu şaşırtıcı tavır, Bülent Ersoy'un Türk sanatçılar arasında ölünce destek ve dayanışmanın eksikliğini dile getirdiği daha geniş bir bağlamda ortaya çıkıyor. Bu "sadakatsizlik" durumunun sadece cenaze törenleriyle sınırlı olmadığını, sanatçıların yaşamlarının genelini etkilediğini düşünüyor.
"Vefasızlık sadece cenazelerde değil ki, bu hayatta nefes aldığımız sürece bu vefasızlıklar devam edecek," dedi ve Türk sanat dünyasındaki genel bir dikkatsizlik eksikliğini acı bir şekilde ifade etti.
Bu farklı duruş, kariyeri boyunca birçok zorluk ve tartışma yaşamış olan Ersoy'un kişisel deneyimlerini yansıtıyor. Türk müziğinin ikonu olmasına rağmen, takdir ve tanınma gösterilerine karşı bir tür gamsızlık ve mesafe geliştirmiş gibi görünüyor.
Ayrıca, sanatçı Antalya'daki gelecek ziyaretinden de bahsetti; burada dişlerine elmas taktırmayı planladığını belirtti. Bu estetik işlem, ölümünden sonra gösterilen saygıyı reddetmesine rağmen imajına ve fiziksel görünümüne verdiği önemi gösteriyor.
Bu provokatif açıklamaların ötesinde, Bülent Ersoy'un sözleri Türk sanat sahnesindeki ilişki dinamikleri hakkında geçerli soruları gündeme getiriyor. Tanınmış kişiliklerin tanınma arzusu ile öz integrity ve bağımsızlıklarını koruma ihtiyaçları arasında nasıl gezinmeleri gerektiğini yansıtıyor.
Şaşırtıcı olsa da, Ersoy'un sözleri Türk sanat ortamını etkileyen karmaşık meseleler üzerinde ışık tutarak, bu ortamda hakim olması gereken dayanışma, saygı ve karşılıklı dikkate dair derin bir düşünceye davet ediyor.