M.S. 4’üncü yüzyıla ait bir taş muska, üzerinde yengeç figürü ve hasta bir kızla ailesinin adlarının yazılı olduğu bir yapıya sahip. Bu taş muska, dönemin tıbbı hakkında önemli bilgiler sunuyor ve kanser hastalığının tarihsel tanımına ışık tutuyor.
Pisidia Antiokheia Antik Kenti’nin Tarihi Önemi
Antik kent, Isparta il sınırları içinde yer alan Yalvaç ilçesinin yaklaşık 1 kilometre kuzeydoğusunda bulunuyor. Akdeniz, Ege ve İç Anadolu bölgelerinin kesişim noktasında yer alan bu stratejik bölge, Roma ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda yapıyı barındırıyor. Kentte yapılan kazılar, surların geçtiği bölgeleri belirlerken, batıdaki ana giriş kapısı, su kemerleri, hamam, Nympheum (çeşme yapısı), Palestra gibi yapılar ile tiyatro, Tiberius Alanı, Propylon ve Augustus Tapınağı gibi önemli yapıları gün yüzüne çıkarmış durumda. Bunun yanı sıra, Tiberius Alanı'nın yakınlarında bir Bizans kilisesinin ve batı tarafında bir bazilikanın kalıntıları da bulunmuş.
St. Paul Kilisesi ve Hristiyanlık için Önemli Bir Merkez
Antik kentte bulunan St. Paul Kilisesi, Aziz Paulus’un Hristiyanlık vaazlarını verdiği yerlerden biri olarak kabul ediliyor ve bölgeyi hac merkezi haline getiriyor. 1920-1924 yıllarında Amerikalı arkeologlar tarafından yapılan ilk kazıların ardından, 1980'li yıllardan itibaren Kültür ve Turizm Bakanlığı ve yerel yönetimlerin katkılarıyla kazılar devam ediyor. Bu kazılar, bölgenin tarihi önemini daha da gün yüzüne çıkarıyor. St. Paul Kilisesi’nin bulunduğu yer, Hristiyanlık için tarihi bir anlam taşırken, ziyaretçilerin büyük bir kısmı bu kiliseyi görmek için bölgeyi ziyaret ediyor.
Kazılarda Bulunan Taş Muska ve Kanserin Tarihsel Tanımı
Bu yılki kazılar sırasında ortaya çıkan taş muska, bilim dünyasında dikkatle incelenmeye başlandı. Prof. Dr. Mehmet Özhanlı'nın başkanlığındaki kazı ekibi, taşın bir yüzünde yengeç figürünün, diğer yüzünde ise hasta kız ve ailesinin isimlerinin yazılı olduğunu tespit etti. Bu buluntu, antik dönemde hastalıkların nasıl tanımlandığına dair önemli ipuçları sunuyor.
Prof. Dr. Özhanlı, bu buluntunun kendileri için büyük bir öneme sahip olduğunu belirterek, taşın üzerinde yer alan yengeç figürünün, Antik Roma'nın ünlü hekimi Galen'in kanser hastalığını tanımlamak için kullandığı bir simge olduğunu vurguladı. Galen, kanseri "yengecin bacakları gibi organları sarıp öldüren bir hastalık" olarak tanımlamıştı. Yunanca’da "Karkides" olarak bilinen yengeç, Galen’in kanseri anlatmak için kullandığı metaforlardan biri olarak kabul ediliyordu. Prof. Dr. Özhanlı, bu taşın, M.S. 4’üncü yüzyılda kanser gibi bir hastalığın tanımlandığını gösterdiğini ve bu buluntunun tarihi anlamda çok değerli bir keşif olduğunu ifade etti.
Tarihi Buluntu ve Antik Tıbbın İzleri
Pisidia Antiokheia’daki kazılar, sadece tarihi yapıları ve dini kalıntıları gün yüzüne çıkarmakla kalmayıp, aynı zamanda antik dönemdeki sağlık ve tıp anlayışına dair de önemli bilgiler ortaya koyuyor. Bu taş muska, o dönemin halkının hastalıklarla mücadele yöntemlerine ve tıbbi bilgilere olan ilgisini yansıtıyor. Bu tür buluntular, hem tarihçiler hem de tıp tarihçileri için önemli bir kaynak oluşturuyor. Özellikle kanser gibi ciddi hastalıkların antik dönemde nasıl tanımlandığı ve insanlar tarafından nasıl algılandığı hakkında yeni bilgiler edinilmesini sağlıyor.
Prof. Dr. Özhanlı, Pisidia Antiokheia’daki kazılarda farklı dönemlere ait eserler ortaya çıkarmaya devam ettiklerini ve her bir buluntunun antik kent hakkında yeni ipuçları sunduğunu belirterek, bu tür keşiflerin bilim dünyası için büyük bir öneme sahip olduğunu vurguladı.