Kendisini tedavi eden doktorlar gibi başkalarının hayatlarına dokunmayı ve doktor olmayı isteyen Yaşar, kanserle savaşında pes etmeyerek 3 kez girdiği üniversite sınavında tıp fakültesini kazandı. Yıllarca kemoterapi tedavisi gören ve abisinden nakledilen kemik iliğiyle sağlığına kavuşan 3’üncü sınıf tıp fakültesi öğrencisi Yaşar, “Başka bir meslek grubunu tercih etmeyi hiç istemedim ve hocalarımın peşinden gitmek istedim” dedi.
2016 yılında kan hastalığı teşhisi ile Eskişehir’den İstanbul'a tedavi olmaya gelen 24 yaşındaki Mustafa Yaşar, 17 yaşındayken yakalandığı aplastik anemi ile uzun süre mücadele etti. Gerekli tedavilerin ardından hastalığı atlatan Yaşar’a bir süre sonra da akut lösemi teşhisi konuldu. Lösemi tedavisi için önce kemoterapi, ardından yüzde 100 uyumlu olmasa da abisinden kemik iliği nakli yapılan Yaşar, şu an olabildiğince sağlıklı olduğunu belirterek, “17 yaşında hastaneye yattım ve ilk sakal tıraşımı hastanede oldum. Hedeflerimden hiçbir zaman vazgeçmedim, pişman da değilim. Tüm hastalara bir şeylerin istenildiğinde ya da inanıldığında başarılabileceğini söylemek, umut olmak istiyorum” ifadelerini kullandı.
“MUSTAFA’NIN AZMİNİ, HEYECANINI EKİP OLARAK ÇOK SEVDİK”
17 yaşından beri Yaşar ile ortak mücadele veren Emsey Hospital Hematoloji uzmanı Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, onun geçirdiği süreçler ile ilgili şöyle konuştu:
“Mustafa 17 yaşında son derece yakışıklı, masum, saf, tatlı bakışları olan ve iyileşmek isteyen genç bir ergen olarak buraya geldi. Mustafa’nın hastalığı bir tarafa, onun karakterini, azmini, heyecanını ekip olarak çok sevdik. Aplastik anemi dediğimiz hastalığın teşhisini koyduk. Kemik iliği kan hücrelerini yapamaz durumdaydı, önümüzde ağır bir tablo vardı. Hızlı bir şekilde bağışıklık tedavisi ve kemoterapi gurubundan apilastik anemide standart olarak kullanılan tedavilere başladık. Tüm bunlarla eş zamanda ilik bağışı yapabilmek için verici aramaya başladık. Bulabildiğimiz vericilerden en uygun olanı Mustafa’ya yüzde 60-70 uyumlu olan abisiydi. İlk bankasında da uygun verici yoktu. Kemo imminoterapi dediğimiz tedavilerle Mustafa’yı bir noktaya kadar getirebildik. Fakat bir süre sonra kemik iliği hastalıklarında zaman zaman oluşan hastalıklı bir lösemi klonun kendisini göstermesi ile akut lösemi tablosuyla karşı karşıya kaldık. Bu sefer karşılaştığımız tablo çok ciddi ve hayati tehlike yaratan bir tabloydu. Önce yoğun bir kemoterapi ile lösemi hücre kitlesini ortadan kaldırmaya çalıştık. Bunda başarılı olduk ve yüzde 100 uyumlu olmamasına rağmen vericiden ilik naklini yapmayı başardık. Ufak tefek sorunlar olsa da Mustafa’nın yüksek feraseti ve kendisini sağlıklı tutmak için gösterdiği azmi, bizim de gayretimiz ile birleştiğinde geldiğimiz noktadan son mutluyuz.”
“HASTA POZİSYONUNDAN GELDİ, ŞİMDİ HEKİM OLMA POZİSYONUNA DOĞRU İLERLİYOR”
Prof. Dr. Serdar Bedii Omay, Yaşar’ın tıp fakültesini kazanması ile ilgili ise “İnşallah benden çok daha iyi bir hekim olur, Mustafa’dan çok umutluyum. Mutfaktan yani hasta pozisyonundan geldi, şimdi hekim olma pozisyonuna doğru ilerliyor. Bunun her bir anında büyük bir haz yaşıyorum. Onu her gördüğümde hem dua ediyor hem destek oluyorum hem de hayalini onunla paylaşıyorum. Mustafa’yı inşallah karşımda bir tıp hocası olarak da göreceğim, bundan daha mutlu olacağım bir şey olamaz” dedi.
“TAM OLARAK İYİLEŞTİĞİMİ VE KENDİMİ ÇOK İYİ HİSSETTİĞİMİ SÖYLEYEBİLİRİM”
Şimdi Tıp Fakültesi 3’üncü sınıf öğrencisi olan Mustafa Yaşar, “2016 yılında Eskişehir’de bana apilastik anemi teşhisi konuldu. Hocamın ifade ettiği gibi burada bir yıl süren yoğun bir tedaviye girdim. Aldığım tedavilere yanıt aldıktan sonra üniversite sınavına hazırlık sürecim başladı. Bu süre içinde hastalığım tam olarak iyileşmediği için yaklaşık 3 yıl boyunca zorlu bir süreç geçirdim. Üniversite sınavına 3 kez girdim, en sonunda Tıp fakültesine başlayabildim. Pandemi sürecinde koronavirüs oldum ve onun da tedavisini gördüm. Ardından geçen yılbaşına doğru şikâyetlerim tekrarlamaya başladı. Yapılan biyopsiler sonucunda hocalarım tekrar hastaneye yatışıma karar verdi. Bu defa apilastik anemi değil de Akut miyeloid lösemi (AML) tanısı koyuldu. Yine kemoterapi süreçlerim başladı. Bu sürecin sonunda başarıya ulaştık lakin bu defa da kemik iliği nakli gerekiyordu. İlik naklini de gerçekleştirdik. Şu an bu hastalık grubu içinde tam olarak iyileştiğimi ve kendimi çok iyi hissettiğimi söyleyebilirim” şeklinde konuştu.
“BAŞKA BİR MESLEK GRUBUNU TERCİH ETMEYİ HİÇ İSTEMEDİM”
Küçükken de hekimlik mesleğini istediğini belirten Yaşar, büyüdükçe farklı meslek gruplarına merakının arttığını söyledi. Hasta olduktan sonra, sağlık alanının içine girdikçe tüm odağını tıp fakültesine kaydırdığını vurgulayan Yaşar, konuyla ilgili şöyle konuştu:
“Yaşadığım durumlar neticesinde birilerinin hayatına dokunulabildiğini gördüm, o yaşıma kadar böyle bir şeyi bu kadar net görmemiştim. Hocalarım hayatıma dokundu. Gördüğüm sevgi, şevkat ve tedavi beni çok etkiledi, bir gün kendimde birilerinin hayatına dokunmak, böyle şerefli bir mesleği icra etmek istedim. Üniversite sınavını 3 kez denedim ama ilk 2’sinde de tıp fakültesi için gereken puandan çok uzak puan almadım. Başka bir meslek grubunu tercih etmeyi hiç istemedim, böyle bir seçeneği kendimde görmedim, mutlu olduğum yerde olmak ve hocalarımın peşinden gitmek istedim.
“İleride ise ilk önce dâhiliye yan dal olarak hematoloji istiyorum ama fakültenin içinde de bir şeyleri gördüğüm için bahsi geçen alanların tıpın en zor meslek gruplarından biri olduğunu söyleyebilirim. Şu an için bu alanlara yönelmeye cesaret edebilir miyim bilmiyorum ama eğer süreç bu şekilde devam ederse hematolog olarak hocamın yanında bulunmayı isterim. Ayrıca, kendi kendime düşünmek için çok vaktim olduğundan psikiyatristliğe ilgim doğdu. Fakülteye başlamamla aldığım psikiyatri dersleri ile ilgim daha da arttı. İnsan psikolojisi zaten her zaman ilgimi çekmişti, ben de çok farklı psikolojileri üst üste yaşadığım için psikiyatri bana daha fazla yakın gelmeye başladı.”
“UMUT OLMAK İSTİYORUM”
Mustafa Yaşar, sözlerine şöyle son verdi:
“17 yaşında hastaneye yattım ve ilk sakal tıraşımı hastanede oldum. Hedeflerimden hiçbir zaman vazgeçmedim, pişman da değilim. Tüm hastalara bir şeylerin istenildiğinde ya da inanıldığında başarılabileceğini söylemek istiyorum, umut olmak istiyorum. Hemotoloji ya da onkoloji hastalıklarıyla uğraşan özellikle benim gibi hayatında hedefleri olan tüm hastaların asla vazgeçmemesini istiyorum. Biraz gecikse bile muhakkak bir gün istedikleri yerlere varacaklarını düşünüyorum.”